HAK, HAKSIZLIĞA BOYUN EĞMEK ZORUNDA DEĞİLDİR.

 

AKSARAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

Mehmet Dinç, avukatı Serkan Akdemirci aracılığıyla, başsavcılığınıza verdiği dilekçe ile, Aksaray valiliği’ne yaptığım başvuru ve bu başvuru dilekçesini sosyal medyada paylaşmam sebebiyle, kendisine hakaret ettiğim ve ticari itibarına zarar verdiğim iddiasıyla hakkımda şikayette bulunmuştur. Öncelikle valiliğe sunduğum dilekçe ile ilgili şunu açıklamam gerekir. Mehmet Dinç, Pırlanta Mermer Granit isimli şirketi, kendisine karşı icra takipleri başlamadan önce, o dönemde fabrikasında çalışan A. K. isimli kişiye, ilerde işleri düzelince geri alacağını söyleyerek, göstermelik olarak devretmiş, ve şirketi bir süre, gerekli evrakları, fabrikasında çalışan A. K.’ya imzalatmak suretiyle idare etmiş. A. K. işten ayrıldıktan sonra, şirketi, A. K.’dan vekaletname alarak idare etmeye devam etmiş. Bu sürede A. K’yı inandırmak için türlü yalanlar söylemiş, A. K.’da aradaki akrabalık ilişkisi ve güven duygusu sebebiyle inanmış, dediklerini yapmış. A. K., Pırlanta Mermer isimli şirketin borçları sebebiyle kendisine karşı takip yapılınca, durumdan şüphelenmiş ve şirketin mali müşavirinden, şirkete ait bilgileri istemiş fakat resmiyette sahibi olduğu şirkete ait evrak ve bilgiler kendisine verilmemiş. A. K., mali müşavirler odasına şikayette bulunarak evrakları almış. Sonrasında, A. K., Mehmet Dinç hakkında dolandırıcılıktan şikayette bulunmuş, Mehmet Dinç ise ifadesinde, Pırlanta Mermer isimli şirketi A. K.’ya devrettiğini, bu şirketle ilgisinin bulunmadığını, iddiaların doğru olmadığını söylemiş. Şirketi geri almadığı gibi, şuan şirketin vergi borçları sebebiyle A. K.’ya takip yapılmış, herhangi bir malvarlığı bulunmaması sebebiyle maaşına haciz yazılmış olup, maaşının dörtte biri kesilerek alacak tahsil edilmeye çalışılmaktadır. Bu kısmı bende paylaşımdan sonra, A. K.’nın beni araması ile öğrendim. Pırlanta Mermer Granit isimli şirketin, Mehmet Dinç’e ait olduğunu herkes bilmektedir. Atölye ve fabrika tabelalarında Pırlanta Mermer Granit yazdığı gibi, Mehmet Dinç’in facebook hesabında da yazmakta, Mehmet Dinç, iş ilanlarında da bu unvanı kullanmaktadır. Buna ilişkin çıktıları ekte sunuyorum. Aynı şekilde, A. K. bu fabrikada çalışmak dışında hiçbir şekilde mermer işi yapmamıştır. Dolayısıyla A. K.’nın iddiaları doğru olup, bir dolandırıcılığın olduğu açıktır. Bu suçun tek mağduru A. K. değil, Aksaray Defterdarlığı başta olmak üzere, Pırlanta Mermer isimli firmadan alacağını alamayan herkestir. Valiliğe verdiğim dilekçe, bu açıklama ve sunduğum deliller, Pırlanta Mermer’in Mehmet Dinç’e ait olduğunu ortaya koyduğundan, yeni deliller karşısında, sulh ceza hakimliğinden alınacak karar ile A. K.’nın şikayetine ilişkin soruşturmanın yeniden açılması, bu dosya ile birleştirilmesi ve Mehmet Dinç hakkında nitelikli dolandırıcılıktan iddianame düzenlenmesi gerekmektedir.

Valiliğe sunduğum dilekçede de belirttiğim üzere, Mehmet Dinç’in, işçilerin parasını ödememesi, münferit bir olay değildir. Bu durum herkes tarafından bilindiği için, işe başlayan işçiler, bir süre sonra paranın ödenmediğini öğrenmekte ve işten çıkmakta idi. Bunu beraber çalıştığımız Hasan Savurmak da bilmektedir. Yine kısa bir süre beraber çalıştığımız Enes İnevi de alacağını alamadığını söyledi. Buna ilişkin Watsapp konuşma kayıtlarını dosyaya sunuyorum. Bu şekilde alacağını alamayan pek çok kişi vardır.  Yaptığım paylaşıma, Murat Kızıl isimli kişi, “Benimde 1250 tl mi vermedi, birde hakaret etti” şeklinde yorum yapmıştır. Bu hakarette bir taktiktir. Mehmet Dinç, “kimi, ne kadar, karşılıksız çalıştırırsam kardır” mantığı ile hareket etmekte, işçilerin alacaklarını içerde bırakmakta, işten çıkan işçiye ödeme yapmamakta, şu gün gel, bu gün gel diyerek oyalamakta, suçlayıp, iftira ve hakaretlerde bulunarak, yıldırmaya ve alacağını istemekten vazgeçirmeye çalışmakta ve bu şekilde borcunu ödememektedir.

Mehmet Dinç’in tek mağduru işçiler değildir. Müteahhit İsmail Doğanay, Mehmet Dinç’in kendisine, anlaşıp numunesini verdiği mermer yerine, moloz mermer gönderdiğini, Tunahan Tuğrulelçi ise fatura da vermek üzere anlaştığı bir işte, fatura vermediğini tarafıma anlatmıştır.

Şikayet dilekçesinde, valiliğe verdiğim dilekçedeki beyanlarımın asılsız olduğu iddia edilse de, ifade ettiğim hususların çoğu resmi kayıtlarla sabittir. Mehmet Dinç hakkında kaç icra dosyasının bulunduğu, icra müdürlüğünden sorulabilir. Borçlarını ödeyecek mal varlığı da vardır, buda tespit edilebilir. Hatta malvarlığı ile de övünmektedir. Fakat çok fazla alacaklı olduğundan ve alacaklılar birlikte hareket etmediği için alacaklarını alamadığından, borcunu ödemek istememektedir. Bazı avukatlara, malların üzerinde haciz bulunduğundan satamadığını beyanla, “keşke satabilsek, varlığın içinde yokluğu yaşıyoruz” dediğini duydum. Haciz olduğundan bahisle taşınmazları satamadığını bana da söyledi. Bende icradan sattır dedim. Bana “icradan sattırırsam ben bu borçların tamamını ödemek zorunda kalacağım, ben yüzde atmışını ödeyim kapatıyorum” dedi. Yine fabrika binasının birini, hacizleri, başka taşınmazlara aktararak sattığını da başka bir konuşmada anlatmıştı. Yani borçlarını ödemek isteyip de, taşınmazları satamadığını söylese de, bu asla doğru değildir. Aksine, eğer bir alacaklı satış ister ve satış aşamasına gelirse, satış sonrasında para alacaklılara dağıtılacağı için, son gün o alacaklı ile anlaşmakta ve satışı durdurmaktadır. Ben, borç bularak alacaklıya kısmi ödeme ile anlaşıp satışı durdurduğuna bizzat şahit oldum. Aynı şekilde, Mehmet Dinç’in borçlarını ödemeyip, satış isteyince de son güne kadar bekleyip, son gün ödeme yaptığını, Mahmut Yıldız da bana anlatmış ve Mehmet Dinç ile ilgili düşüncelerimin, ne kadar haklı olduğunu ifade etmişti.

Benim, Mehmet Dinç ile bu şartlarda muhatap olmama sebep olanlardan, utanma duygusu olanlar utanacaktır. Fakat bende utanmalıyım. Çünkü Mehmet Dinç’e, işlerin böyle düzelmeyeceğini, yaptığının doğru olmadığını anlattım. Bunu samimiyetle söylediğimi görsün diye de fedakarca çalıştım, herkesten fazla fedakarlık yaptım. O ise benim bu fedakarlığımdan, beni de dolandırabileceği sonucunu çıkarmış olacak ki, işten ayrıldıktan sonra bana, muhasebecisi aracılığıyla, kendisinden alacağım kalmadığına dair ibraname imzalatmaya çalıştı.

Esasen, valiliğe sunduğum dilekçedeki ifadelerin ne kadar haklı ve doğru olduğunu, Mehmet Dinç de bilmektedir. Telefonlarıma bakmaması üzerine, alacağımı almak için, arabulucuya başvurdum. Arabulucuya başvurmamdan sonra beni aramaya başladı, bu seferde ben telefonlara bakmadım. “Selam beni arar mısın” gibi mesajlarına cevap vermedim. Bunun üzerine, bana, “Çok ayıp Orhan” diye mesaj göndermiş, bende “Ayıbın ne demek olduğunu bilen ve azıcık utanma duygusu olan biri, senin yaptığın haksızlıkları yapıp da bana ayıptan bahsetmeye utanır, sen utanmıyorsun, ama sana bunları anlatmakta seninle konuşmakta vakit kaybı, bul sanayiden 8- 10 saygın esnaf, onların yanında konuşalım kimin yaptığı ayıp” şeklinde cevap yazdım. Kendisine ayıbı ve utanma duygusunu hatırlattığım bu sözüme, hiçbir itirazı olmadı. Sadece, Aksaray’ın kahir ekseriyetinin Mehmet Dinç’e ait olduğunu bildiği “ödeyecem, ödemem mi dedim” gibi cevaplar verdi. Bu şekilde başlayan konuşma, Mehmet Dinç’in “tamam Orhan abi sen nasıl istersen” cevabıyla bitti. Buna ilişkin Watsapp konuşma kayıtlarını ekte sunuyorum.

Anadolu Emlak’ın sahibi Hasan Tıpırdamaz’a, Mehmet Dinç’in fabrikasında çalıştığımı söyleyince, “para ödemez” diye kendisi söyledi, bende, benimde alacağım olduğunu söyleyince, nefretle, “ne diyor, ödeyecem diyor değil mi” dedi. Adam, Mehmet Dinç den öyle kızarak bahsedince tanışıyorlar sandım. Daha sonra, “Mehmet Dinç’i tanımam ama borcunu ödemediğini herkesten duyarım” deyince bende şaşırdım. Yani Mehmet Dinç’in tutumunu herkes bilmektedir. Bununla ilgili olarak, alacağı için fabrikaya gelip gitmesi ile tanıdığım, Arı Harfiyat’ın sahibi İbrahim Arı’nın, Ali Aydınoğulları Mermer’in sahibi İsmail Aydın’ın, ve Müsiad başkanı Eyüp Dağdaş’ın da tanık olarak dinlenmesini talep ederim. Aynı şekilde kolluk vasıtasıyla, tüm sanayi esnafı ve müteahhitlerin, ya da belli bir sayıdaki sanayi esnafı ile tüm müteahhitlerin beyanının alınmasını, düzenlenecek tutanağın, biri emniyet amiri, en az 6 polis memurunun imzasıyla düzenlenmesinin istenmesinin talep ederim. Böylelikle tüm söylediklerimin haklılığı açıkça görülecektir.

Benim katip arkadaşımın eşi kanser hastası idi. Ben kendimi sorumlu hissettiğim için, ona para gönderiyordum. Banka hesabım ekside olmasına rağmen gönderiyordum. Hatta olmadığında, başkalarından borç alarak gönderdim. Bunu Mehmet Dinç’e de anlattım. İşte biz yaşam mücadelesi verirken, daha doğrusu benim katibim, gerçi benim katibim değil ama bana yakın bir insandı, o yaşam mücadelesi verirken, ben de o mücadelenin içinde iken, ki ben mermer fabrikasında çalışmak zorunda da kalmayabilirdim, mermer fabrikasında çalışarak kazandığım paradan daha fazlasını katibime gönderdim, bunları şikayet etmek için anlatmıyorum, keşke elimden gelse de daha fazlasını yapabilseydim lakin biz böyle bir mücadele verirken, Mehmet Dinç’in mal mülk hırsı uğruna, beni de dolandırmaya çalışması, bundan utanmaması ve yaptığım fedakarlığa karşı gösterdiği ahlak dışı tutum, hangi kelimelerle ifade edilebilir.  Bir sohbet sırasında, Turan Yaldır’a Mehmet Dinç’in fabrikasında çalıştığımı söylediğimde “parayı ödemez” diye kendisi söyledi. Ben, benimde alacağım olduğunu söyleyince, “Şu durumda, mermer fabrikasında çalışıyorsun, birde paranı ödemiyor öyle mi” dedi. Katibimle ilgili hususu bilmediği halde bunu söyledi. Sonra da Mehmet Dinç’in sürekli işçi ilanı verdiğinden bahsetti. İşte ben söylemiyorum, şehrin milletvekili söylüyor.

Hakkımdaki şikayet dilekçesinde, tüm alacağımın ödendiği söylenmiş ise de, ben valiliğe verdiğim dilekçe de benim alacağımın ödenmediğine dair bir ifade kullanmayıp, genel olarak alacakların ödenmediğini söyledim. Benim alacağımı icra takibinden sonra, paranın ödenmediğini başka yerlerde anlatmayayım diye ödedi. Yani bu ödeme, statüm sebebiyle bana özeldir. Fakat halen dosya masrafı ve avukatlık ücreti ödenmemiştir. İcra dosyası halen açıktır.

Savcılık, Mehmet Dinç’i ifade için çağırmasına rağmen, işlerinin yoğun olduğunu söyleyerek gelmemiştir. Asla böyle bir şey yoktur. Benim çalıştığım dönemde, borç ödenmediği için elektrikler kesilmişti. Hacze gelen avukatlara da fabrikadaki makinaların fiyatlarını çok yüksek söylediğini duydum. Bu insanları malvarlığı ile etkileme amaçlı olup iş yoğunluğu kesinlikle söz konusu değildir.

Valiliğe sunduğum dilekçe, bir idari başvuru dilekçesidir. Kullandığım ifadelerin hepsi, somut olayları açıklamak ve nitelendirmek içindir. Tüm söylediklerimin doğruluğu ve haklılığı ortadadır. Anlatılan somut olaylardan bağımsız, keyfi bir hakaret kelimesi bulunmamaktadır. Aslında bir idari başvuru dilekçesinde, yukarıda anlatılanlar, daha açık ve net olarak nitelendirilebilmelidir. Fakat ben ülkenin adalet sisteminin eksikliklerini bildiğim için, daha açık ve net ifadelerden özellikle kaçındım.

Dilekçedeki, “milletin alın terini çalan” ifadesindeki, “çalan” kelimesinin, somut dilekçede, hırsızlık yapmak manasında kullanılmadığı açıktır. Dilekçede, neyi anlatmak için kullanıldığı ortadadır. Ayrıca, Mehmet Dinç’in, işçilerin alacaklarını, rızaları hilafına ve çeşitli hilelerle vermediği dikkate alındığında, olayı anlatmak için, çalan ya da gasp eden ifadelerinin kullanılması gayet normaldir. Bunun bir hırsızlık ya da dolandırıcılık olduğu da söylenebilir. Zaten bana göre sistematik dolandırıcılıktır. Zira işçilerin, işten çıktıktan sonra bu parayı alması neredeyse imkansızdır. Zaten çoğu işçi vazgeçmektedir. “Lanet zihniyet” ifadesindeki, “lanet” sıfatının manası, TDK sözlüğünde “kötü, berbat, çok kötü” dür. Anlatılan durumlar karşısında, bu ifadenin de somut olaya gayet uygun olduğu açıktır. Dilekçedeki, “Zikredilen ahlaksızlıkların” ifadesindeki, zikredilen kelimesi ile iki husus kastedilmiş olup biri dilekçenin içeriğinde benim anlattıklarım, diğeri ise vatandaş tarafından anlatılan, konuşulan, fakat benim dilekçede anlatmadığım olaylardır. Esasen buradaki zikredilen kelimesi, ifadenin somut olayları anlatmak için kullanıldığını da açıkça ortaya koymaktadır. Ahlaksızlık kelimesine gelecek olursak, ortada bir ahlaksızlığın bulunduğunu anlatmak için, ahlaksızlık kelimesinin kullanması zorunludur. Ben dilekçede çoğunlukla ahlak dışı ve gayri ahlaki ifadelerini kullanmaya çalıştım. Fakat bu ifadeler ahlaksızlık kelimesini karşılamamaktadır. Zira, ahlaksızlık kabul edilmeyen her şey, ahlaki olmadığı gibi, bir şey gayri ahlaki yani ahlak dışı olabilir fakat ahlaksızlıkta sayılmayabilir. Bu nedenle, ortada bir ahlaksızlığın olduğunu, durumun ciddiyetini anlatmak için bu ifadeyi kullanmak zorunludur. Bu zorunluluk sebebiyle bu ifade kullanılmıştır. Dilekçeyi sosyal medyada paylaşmamdaki amaç ise, hem toplum için oluşan tehlike sebebiyle, kamuoyunu bilgilendirmek ve vatandaşı korumak, hem de başka mağdurların da bunu ifade etmesini ve potansiyel mağdurları uyarmasını sağlamaktır. Nitekim, Murat Kızıl ve Hasan Savurmak bunu yapmış, A. K.’nın beni araması ile ise başka bir gerçek ortaya çıkmıştır. Mehmet Dinç’in hakkında yukarıda anlatılanlar, bitmiş geçmişte kalmış konular değil, halen devam etmekte olan olaylardır. Bu nedenle, başka insanların mağdur olmaması için, toplumun bunları bilmesinde kamu yararı vardır.

Kirliliği, kalıcı olarak ortadan kaldırmak için, önce bataklığı kurutmak gerekir. Mehmet Dinç, sürekli yeni mağduriyetler oluşturmaya devam ederden ve bu mağdurlar alacağını almak için, dava dahi açamazken, Aksaray adliyesinde, üç beş kişinin adalet bulabilmesi, hiçbir anlam ifade etmez. Mehmet Dinç gibiler, bunları yapmaya devam ederken, Aksaray adliyesinin, valiliğinin, yönetici ve idarecilerinin, biz haksızlıklara karşı vatandaşımızı koruyoruz, adaleti sağlıyoruz veya şehri adaletle yönetiyoruz iddiası, şekli ve sembolik kalacaktır. İşte bizim valiliğe sunduğumuz dilekçe, gerçek anlamda toplumsal adaletin sağlanmasına yöneliktir.

Ortada bir haksızlık, bir ahlaksızlık varken, bunu anlatmak, elbette methederek olmayacaktır. Mehmet Dinç bunları yapmaktan çekinmezken, biz bu ahlaksızlığı önleyeceksek, bunları ifade etmekten çekinemeyiz. Hak, haksızlık karşısında boyun eğmemelidir. Biz, ahlaksızlığa, ahlaksızlık diyecek cesareti gösteremezsek, hiçbir ahlaksızlığı da önleyemeyiz. İyilerin aktif olmadığı dünyada, kötülük kendiliğinden aktif hale gelecektir. Anlattığım bunca ahlaksızlıktan sonra, sen bunları söyleyemezsin demek, Mehmet Dinç’e, sen bunları yapmaya devam et, biz seni koruruz demektir. Mehmet Dinç bile, yaptıklarının ahlaksızlık olduğunu bilirken, bunların ifade edilemeyeceğini söylemek, hiçbir haksızlığın, adaletsizliğin dile getirilemeyeceği demek olur ki, bu devletin yargı teşkilatının kuruluş amacına aykırıdır. Bu ahlaksızlıkları dile getirmek, ahlaki bir görev, bir vatandaşlık görevidir. Nitekim insanlarda, yaptığım paylaşım için tebriklerini iletmişlerdir. Mehmet Dinç, bunların ifade edilmesinden rahatsız ise, bizde yapılmasından rahatsızız. Bu rahatsızlığımızı ifade ettik.

Bütün bu açıklamalardan sonra, şikayete konu dilekçedeki ifadelerin, Türk ceza kanununun 128. Maddesine göre, iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında kaldığı izahtan varestedir.

İslam dininin kutsal kitabı Kuran da, bazı insanları anlatmak için, “hayvandan daha aşağıdırlar”, “yaban eşekleri gibidirler”, “pisliktirler” gibi ifadeler geçmektedir. Halkının, yüzde doksan dokuzu Müslüman bir ülkede yaşadığımıza ve insanlar, bir dinin kutsal kitabında böyle ifadeler olur mu diye düşünmediğine göre, demek ki toplumun değer yargıları da, bir kötülüğün bulunması halinde, bunu anlatmak ve nitelendirmek için, bu tür ifadelerin kullanılabileceği yönündedir.

Başsavcılığınızca, biz dava açalım da mahkeme değerlendirsin mantığı ile dosya baştan savılmaksızın, yukarıda anlatılan tüm hususlar araştırılarak, deliller toplanıp, tanıklar dinlendikten sonra, hakkımda takipsizlik kararı verilmesi, Mehmet Dinç hakkında ise, sulh ceza hakimliğinden karar alınıp, dolandırıcılık dosyası yeniden açılarak, bu dosya ile birleştirilmesi ve iddianame düzenlenmesi gerekmektedir.

NETİCE VE TALEP.

Yukarıda açıklandığı üzere, başsavcılığınızca gerekli tüm hususlar araştırılıp, deliller toplandıktan sonra, hakkımda takipsizlik kararı verilmesini, Mehmet Dinç hakkında, sulh ceza hakimliğinden alınacak karar ile A. K.’nın şikayetine ilişkin dosyanın yeniden açılarak, bu dosya ile birleştirilmesini ve nitelikli dolandırıcılık suçundan iddianame düzenlenmesi talep ederim.

                                                                                                                                                     Orhan TUĞRUL

 

EKİ.

Tanıkların bilgilerine ilişkin liste

Watsapp ve sosyal medya çıktıları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MARDİN 5. AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NE

MİDYAT CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA